4 Kasım 2012 Pazar

Başımız Sağ Olsun İnsanlığımızı Kaybettik

Kimseden anlayış, ilgi, duyarlılık, destek, onay sözleri beklemeyelim çünkü biz insanoğulları giderek çirkinleştik, en gelişmiş yanımız bencilliğimiz oldu.
"insaniyet namına" diye güzel bir davranış vardı eskiden, eskide kaldı, "dert ortağı", "sırdaş" denilen ve bunu hak eden insanlar vardı şimdikiler hak etmiyor, hak etmiyoruz.
Biri bir derdinden dem vuracak olsa hemen "senin derdin dert mi ki" ye getiriveriyor birisi konuyu, oysa " küfeye göre yük" denirdi önceden, bana hafif gelen başkasını ne denli sıkıyordur umurumuzda değil. Dert, sıkıntı konusunda sidik yarıştırıyoruz adeta.

Herkesin derdi çok önemli, önemli de... Hadi en baba derdi olana tören düzenleyip plaket vereceğiz desek o tören sonuçlanmaz, muhtemelen juri üyeleri kimsenin derdini ciddiye almaz kendi dertlerinin yanında.

İnsan olmamızın, insanlığımızın önüne geçmiş bir sürü şey; "ben kadınım, bana düşmez", " ben erkeğim beni bozar" nevinden söylemlerdeyiz...

Yolda gördüm dün, adam kadını kaldırımla  arabasının arasına sıkıştırmış dövüyor, ama öyle böyle değil. Tokatlar, yumruğa dönüşüyor... Kadına kafa atıp yere düşürdü  tekmeler savuruyor yüzüne gözüne... Bir sürü dükkanın olduğu bir caddede oluyor bu. Esnaf çıkmış izliyor, müşteriler çıkmış izliyor, kelli felli amcalar izliyor, bıçkın delikanlılar izliyor... Sanki az ötelerinde olmuyor da olay canlı yayın olarak TVden izliyorlar... Polisi aradım cadde adını bilmiyorum yabancısı olduğum bir semtteyim, dükkan isimlerinden  sağdaki soldaki belli noktalardan tarif ediyorum, yetmiyor. Birine yanaştım telefonu uzatıp telefondaki polis memuruna  adresi söyler misiniz diye, adam kafasını salladı iki adım öteye gitti ve kadın hala   dayak yiyor. Bir dönercinin el broşürünü kaptım  adresi verdim. Telefonu kapattıkta sonra bir iki kişi adama müdahale eder gibi oldu adam onlara da saldırıyor, baktı kadın tam kalkıp kaçacak tekrar ona  dönüyor delikanlılar yine  tutmaya çalışıyorlar... birinin anasına  bacısına bir küfür savurunca  saldırgan herif, bizim izleyici kitle nihayet tepki gösterdi adamın üzerine  yürüdü 15-20si, aldılar araya adamı dövüyorlar...Polis geldi kadın ben şikayetçi değilim dedi, esnafla kavgasından dolayı kadın ve adamı ve bir kaç kişiyi araçlara bindirip götürdüler...


Kimse düşünmedi, bu kadın da birinin bacısı, annesi, evladı diye...Yazık...


31 Ekim 2012 Çarşamba

An itibari İle Kıskançlık Kavgası Flash Flash Flash

Şu an sağımda bir arbede yaşanmakta :) tatlı-sert nevinden bir arbede. Nişanlı iki iş arkadaşım kıskançlık kavgası etmekteler... Ne yalan söyleyeyim dinlemesi çok eğlenceli :)
İkisini de severim yalan yok ama kıskançlık krizleri tuttuğunda pek bir komik oluyorlar...

Malumunuz ( hayır henüz malumunuz değil daha önce imayen belirtmiştim) gayrimenkul işi ile uğraşmaktayım. Bunu neden mi söyledim konuyu kavramanızda pek bir faideli olacak.

Bugün yeni bir satılık evi portföyümüze ekledik... Evde kiracı bulunmakta ama  afiş asmak fotoğraf çekmek lazım oldu. Randevuyu aldık Nişanlılardan erkek cinsinden olanı ile eve gittik ( ben kiracının hanım olması sebebi ile rahatsız olmasın diye iştirakçiyim)

Hanımefendi belirttiğimiz saatte gitmemize rağmen bizi güvenlik noktasında 20 dakika bekletti, hemcinsimdir normaldir :)
Velhasıl eve girdik, aldım hatunu salonda oturuyorum arkadaş fotoğraf çekerken. Susup oturmak olmaz sohbete " siz ne işle meşgulsünüz" ile başladım cevap aynen şu " ses sanatçısıyım ben" ama bunu o kadar 7. derece pavyonun 10. sınıf solisti gibi söyledi ki meraklandım dedim bu damardan işle kızım :) gayet meraklı aa nerede derken hatunun sahne  adının Duygu olduğunu da öğrenmiş bulundum hikaye hayli komikleşti fakat o ciddi anlatıyor :) derken bir telefon geldi mübarek telefonun sesi o kadar yüksek ki karşıdakini çok net duyuyorum, adam  doyamadım dün gece sana  gülüm bu gece bekle  erkeğini diyor :D cevap "ben de sana  aslanım, gel yüreğimin üstünde yerin var"  wuuuuuuu çok haşin :) neyse arkadaşın fotoğraf çekmesi bitti bu arada  afiş asacak en müsait yer koltuğun arkasındaki fransız balkon. Arkadaş gayet kibar sizi rahatsız edeceğim ama  koltuğu biraz öne çekeyim müsaadenizle  diye, hatun atıldı siz erkeksiniz  beliniz  ağrır ben  çekeyim diye bu arada arkadaşı koltukla  duvar arasına sıkıştırdı gözlerimin önünde :D neyse kadın gönülsüzce de olsa razı geldi arkadaş  afişi asıyor kadın bana soruyor siz ikiniz evli misiniz yok dedim  ama  yakışıyorsunuz yok Mert Bey'in kendisine  daha çok yakışan  bir nişanlısı var... Hatun burdan  ben  tehlike  arz etmiyorum anladı,  arkadaşın afiş asması bitince  ısrarla  bir çayımı kahvemi için diye  ısrar ediyor  adam  tamam su içebilirim dedi suyu içti bardağı uzatırken  nasıl bir  el çevikliği ile bardağı aldı Mert'in elini tokalaşma  haline  nasıl  soktu ben  bu ilüzyonu çözemedim ( işinin  erbabı vesselam) arkadaş hemen  hamlesini yaptı kusura bakmayın kilodan olacak  terledim elinizi sıkmayayım dedi elini çekecek  kadın iki eli ile tuttu adamı aşağıdan yukarı bir süzdü süzmedi resmen gözleri ile  yedi " kendinize haahhhhsızlıııgg yapmaayın Mert Be ey, kilonuz çok eyi" aynen bu şive ile  söyledi :D ben olmasam  "tam ağzıma layık" diyecek :D  şükür  telefon  çaldı önemsiz  bir konu için  ben kapattım çok acil çıkmalıyız  filan  dedim de adamı taciz  tecavüzden kurtardım :D

Geldik dalga  geçtik hali ile  durumla. Şimdi sevgili Seha'cım " o eve tek başına  sunuma  gitmeyeceksin, o kadından  randevuyu sen almayacaksın, gidersen benle  gideceksin, gerekirse sözleşmeyi iptal edeceksin, gözlerini oyarım, bağırsaklarını dökerim, o yellozun yüzününün coğrafyasını değiştiririm" şeklinde ültümatonlar veriyor, tehditler savuruyor :D

19 Ekim 2012 Cuma

Facebook 'tan Kız Düşürmek

Bir  süredir  mezun olduğum lisenin mezunlar derneği faaliyetlerini yürütüyorum, yıllar sonra okul bahçesinde koccemaaaan bir kokteyl verdik herkes bir  gaza  geldi  falan filan...

Biz organizasyonu hazırlayacağız  diye malum yerlerimizden ter akıttık ameleler gibi çalıştık sonra öğretmenler tuvaletinde giyindik ve nihayet gece başladı... ulen bakıyorum hatunlar düğüne gider gibi giyinmiş gelmiş, saçlar yapılmış ( hadi föndü, dalgaydı bir şey demiyorum da o kuş yuvası topuzu yaptıran arkadaş çok hayvan sever geldin gözüme yüzüne söyleyemedim ama içimde kalmasın buradan yazıyorum)

Herkes döneminden sınıfından  olanlarla  kucaklaşıyor sarmaş dolaş tam öperken, kolu omza atarken filan fotoğraf çektiriyorlar sanki fotomodel gibi pozlar  filan :D kırmıza halıda omuz  üzerinden  geriye bakarken fotoğraflar adeta bir oscar şöleni mübarek... Velhasılı herkes söyleşti, kaynaştı, eski günler yad edildi bir nostalji yaşandı ve gecenin sonuna gelindi...

Arkadaş  ertesi gün faceyi bir açarsın 50küsür tane  arkadaşlık isteği kabul ettim tek tek. Saftirik ben  gecenin gazı sanıyorum ben de bir kaç kişiyi gözüme  kestirmiştim  ekleyeyim bu benim işimde  lazım olur, bunu derneğe  üye yaparız  vs. diye... bir haftada "naber Şebnem" şeklinde onlarca mesaj aldım, iyiyim tşk sen? cevabıma  istinaden karşı taraflar soruyor, " canın ciğerin sağ mı, sağlığın sıhatin yerinde mi, keyfin gani, halet-i ruhiyen fevkaladenin fevkinde mi, hoş musun, afiyette misin.... " ne iş yapıyorsun aa gayrimenkul danışmanı mısın, ben de ev alacaktım, senden başkasından almam olsun olsun senin bölgen değilse de sen kazan bana da bir yemek ısmarlarsın! jetonumun kabzasına dınk diye vurmasını sağlayan can alıcı asıl niyeti açık edici cümleye doğru giden ve  artık pek bir laubalileşen konuşmalar...

Sonrası malum "ya şebnem  ben seni daha yakından  tanımak istiyorum görüşsek bir  akşam yemeği yesek?" niye  akşam yemeği oğlum kahve içelim çay içelim, kahvaltı yapalım öğle yemeği yiyelim niye illaki karanlık bastıktan  sonra bir  aktivite!
Hayır  bazıları çok yaratıcı hakkını yemeyeyim hiç ummadığım yerden getiriyorlar konunun kapısına....Misal biri bir gün yazdı " Şebnem üzgün olduğunu hissediyorum, 6. hislerim çok kuvvetlidir kafana taktığın bir şey varsa her zaman benimle konuşabilirsin sırdaşın olurum ve çok güzel kahve falı bakarım, istersen bir gün içelim" dedi :DDDDDD helal  sana koçum sende iş var
ama  bazıları da abicim  naber nasılsın bu kadar yani :D bazısı da cevap vermediğin halde yazıyor  naber nasılsın, bir şey sorabilir miyim, şebnem çok acil bir baksana, telefonum şu bir  arasana, şu kafedeyim sen raya yakın oturuyorsun gelsene, ağzıma ağzıma kürekle  vursana :DDD

Dayanamadım dernekteki  arkadaşlarla  paylaştım amanınn bir  görürsün o 50 kişinin 10u bizim eşraftan bir kıza da yazıyor  5 i başka  birine  2-3 ü başka  birine ve muhabbet hep aynı :D ( tam da kendimi özel hissedecektim izin vermediler)

Yakın erkek  arkadaşlarımıza danıştık meğer bu bir iş koluymuş erkekler arasında yarışmış, rüşt ispatı gibi bir şeymiş kim daha fazla kızı ikna  edecek kim daha kısa sürede ikna  edecek, kendi bireysel rekorları ve tabii arkadaş etrafında  grup liderliği hırsları varmış vay arkadaş topunuzun boyu posu  devrilsin interneti kopsun e mi!

Bir de özel ilgi alanları varmış haspalarımın kimisi nazlı kız kimisi sert kız kimisi ikna  edilmesi  kolay kız ve bir sürü  ayırdıkları katagorilerde  tercih  yapıyormuş vay anasını resmen üniversitede kürsü konusu olmuş, facebooktan kız düşürme  meselesi bir  devlet meselesidir diyecek kıvama  gelmişler...

Canlarım ciğerlerim değerli hemcinslerim faceten "nbr?" yazan tanımadığınız birine  cevap yazma gayreti göstermeyin yok arkadaş Zeki çevik türk  erkeklerimiz facebookun da b.kunu çıkarmış oysa ben  facebooku böyle  bilmezdim, ne güzel bağlar bahçeler tarlalar ekilir biçilir cıvıl cıvıl elmaslar madenler  eşleştirilir, kabarcıktı baloncuktu fırlatmak sureti ile patlatılır :) bir iki  güzel  söz yazılır  doğum günü kutlanır  bir  güzel şarkı çalar facebooktan da paylaşmadan  geçilmez ben işin bu levellarındayım daha  bana  ağır geliyor  abi gerisi facebookta eli ayağı düzgün  helal süt emmiş saf kızım ben, kötü emellere alet  edilmek için en  savunmasız görülen  tipmişim meğer :) ama yemezler cicim adana işçiliği topuklu ayakkabımız hala  iş görüyor,    uzak durunuz bu mesafe gayet iyi yani :)


Kıssadan Hisse Canlar :)


Bir erkek sizle vakit geçirmekten hoşlandığını, sizden hoşlandığını,karakterinizden hoşlandığını, sizi taktir ettiğini, sizi özel bulduğunu, size önem verdiğini söylüyorsa bilinki bu konuşmanın sonu ama ben seninle bile evlenemem çünkü ürküyorum ile biter :)

Ürkmekten kasıt ben daha doymadım doyamadım Cuma-Cumartesi gecelerine, farklı kişilerle beraber olmaya, daldan dala konmaya ve bu özgürlüğü kaybetmekten korkuyorum, sadık olmaktan korkuyorum demektir.

Değiştirmeye, ikna etmeye çalışmayın, bir gün anlayacak, en iyi seçeneğin ben olduğumu görecek diye beklemeyin :) değişmeyecektir,gelmeyecektir canlarım ciğerlerim ve bir gün mahallenin, arkadaş çevresinin ya da bilinmeyen bir yerin en cazgır en dırdırcı kadını ile evlenme gafletinde bulunarak cezalandırılacaktır :) ilahi adalet :)

18 Ocak 2012 Çarşamba

Kendini bir halt sanan hastalıklı kişilik. Volume 1


         Kendini haklı yere beğenen insanlara sözüm yok. Ego bu yaptıysan, başardıysan bir şey senden de peygamber mütevaziliği beklemiyoruz ki içim bunalır " yok efendim benim değil sizin güzelliğiniz, benim değil sizin başarınız" nevinden konuşan insanlardan. Yahuu ortada işte güzel de sensin başaran da yeme bizi sen de içten içe söylüyorsun bunu, oynama bize yani. Neyse daha sonra mütevazilik komasına girme sınırında olanlara da giydiririm ama şimdi konu onlar değil.
En kıl olduğum insan cinsidir taktir edilesi bir başarısı bir yeteneği bir huyu olmamasına rağmen uzm. herbolog* (* her b.ku bilen) tafralarında dolananlar. Bu tiplerin boyu kısa ya da uzun olsun, kaşlar havada yukardan aşağı bir bakış şekli vardır, bir de göz devirirken zafer kazanmışlıkla acımak arası bir gülümsemeleri ( ey gözüne! sanki ayna karşısında çalışıyorlar, hepsi aynı model). Aşağı görüyor ya herkesi "sen de aşağılıksın!" diyor hal dili ile.

      Küçük dağları yaratma işini o reddetmiştir yoksa teklif gelmiştir hani. Aman diyeyim kapsama alanı içerisindeyken bir şeyi yanlış anlama lüksünüzü kullanmayın, diliniz sürtçmesin affetmez! doğru söyleyeni sekiz köyden kovarlar dediniz misal,  "açılın ben doktorum" şevki ile atlar, verdiği bilgi ile hayat ne hayatı yahuu dünyayı kurtarıyormuş edalarıyla kırıla kırıla o pis gülümsemesi şapşal bakışı da takınmayı unutmadan " 8 değil şekerim o 9, ben bu deyimi çok severim, 9 çok manalı bir sayı bütün sır 9da gizli yanlış söylersen anlamını yitiriyor, misal ben de aynı dertten mustaribim ...vs.vs. vs." diye bir söze başlar ki "misal ben" hatta sadece "ben " ile başlayan bir cümle kurmaya yeltendiğinde yangın çıkışı işaretini takip etmeniz şiddetle tavsiye edilir.

        Zaten şahsın geçmişi hep "en" olması ile doludur. Anası babası, amcaları dayıları, bilumum tüm sülaleleri ayrı ayrı buna taparlar. En beğenilen, en gözde, en başarılı, en sevilen çocuk, kardeş, yeğen, teyze, öğrenci, akran, çalışan, kız/erkek bu olmuştur! Vay arkadaş! evren secde ediyor kişinin mükemmelitesi karşısında, bak lütfetmiş senin ile de paylaşıyor bu bilgiyi sakın unutma mazallah!

         Bunların en büyük derdi ilgi odağı olmaktır ve bu amaca ulaşmak için sizin karizmanızı, ruhunuzu, gerekli görürse kafanızı kırmaktan çekinmeyecektir. Kendi yüceliğini anlatmak için mutlaka birilerini hakir görmelidirler, aman diyim siz olmayın. Ne yaparsan yap, ne başarırsan başar, Allah vergisi yeteneğin olsun bu tipitoşta bir olmamışçılık bir beğenmemezlik halleri hani eyfeli ellerinle dik "nasıl" diye sor " eh işte, fena değil, kabul edilebilir, makul"den öte bir cevap alamazsınız, o yapmadı çünkü siz yaptınız  siz kimsiniz ki  cürmünüz ne ki beğeni kazanacak bir şey üretmiş olasınız,o tırnaklarını törpülerken  bile yapabilir çünkü senin binbir emek ile ortaya koyduğunu.

Bir de bunlar anlatır "ayy Sinan'ı gördüm bana yiyecek gibi baktı, hiç tipim değil standartımın altında kalıyor şekerim...." sen düşüünürsün hangi Sinan diye gayet doğal sorarsın "hangi sinan"diye  " aaaaa bizim Sinan yahuu Akçıl" işte 5 yaşından beri bana hasta, bizim Ayvalıkta yazlığımız var,onlar pansiyonda kalırdı o zamanlar, hatta bilmem ne şarkısı varya bana yazmıştı bi çıkarttı hit oldu, sayemde ekmek yedi...." diye gider. Siz acaba mitoman mı şizofen mi diye düşünürken o hala anlatıyordur Savcı olan amcasının bacanağını, hakim dayısını, milletvekili dedesinin amcasının oğlunu, mit de gizli ajan kuzenini.... sesin çıkmadıkça anlatılan hikayeler abuklaşır uydurur da uydurur, bir bakmışsın çilek festivaline çilek güzeli seçilmiş bir bakmışsın 5 yaşındayken yelken şampiyonu olmuş " ulen Erzurum'da nerede uçurdun sen o yelkenliyi " dersin dersin de içinden , çünki bunlar ile çatışmak bir çözüm değildir....

Her deneyimimi, her gözlemimi hatırladıkça yaşadığım an kadar sinirlerim gerildi ahan da gözüm seğirmeye başladı, sinir sağlığım için şimdilik bu kadar efenim :))













17 Ocak 2012 Salı

Chatleşememek

Liseye yeni başlamışım, o zamanlar  evlerde masa üstü, diz üstü, ekmek arası, cami altı filan bu kadar yaygın değil. Her yer deli gibi internet kafe. Hafta sonları arkadaşlar ile gitmeye başladım bu kahveden bozma yerlere aldı beni bir bilgisayar aşkı ( ki yaş itibari ile her ilgimi çeken şeye aşığım sanıyorum) okul çıkışlarını da internet kafelerde sürterek geçirmeye başladım sonra hastalığım ilerledi okuldan kaçıyorum internet kafeye gideceğim diye... Ne mi yapıyoruz efendim ? valla girdiğimiz chat programlarını ben şu an hatırlamıyorum  ( o derece ilgisizleştim) hani icq nevinden birşeyler var yok bir tane "beton" diye kanal var sanki diğer kanalların suyu çıkmış giriyoruz yapacak bir nane de yok sohbet ediyorsun  sana ne kadar çok kişi yazarsa ağzın kulaklarına varıyor. Başlarda klavye ile tanışıklığım yeni olduğundan burnumu da tuşlama için kullanılacak pozüsyonda tutuyorum bir harf bulacağım diye, tabii benim gibi maltoşların takıldığı bu yerde aşkını bulanları filan duydukça şevkim  git gide arttı pcyi açma kapamayı bilmeyen ben internetin tillahı oldum çıktım. Böyle ergenliğinde verdiği gereksiz yalanlar söylemeler, yok efendim ben sarışınmışım, 25 yaşındaymışım, üstüne üstlük psikologmuşum ( şimdi kendi ebeme saydırarak gülüyorum bunlara) nan şaşkoloz hatun psikolog bu kadar psiko ile neden bedava görüşsün! Hayır o değil neden sonra konuya vakıf olunca anlamaya başladım ki benim gözümde beyaz atlı prens olan  " farekusmuğu" rumuzlu vatandaş kafenin diğer köşesinde bir masada oturan, hakikaten ismi ile münhasır benim yaşlarımda bir ekmek kafa! ben ona sarışınım diyorum o bana 1.80im dio ben bildiğin koyu kestane o da bildiğimiz şişe mantarı. Hal böyle olunca soğudum bu yalan dünyadan :))) aklımı başıma devşirdim ve son virajdan kar ederim diye ya bismillah diyerek derslerime okuluma verdim alakamı. hoş 600 kişilik inekler okulumuzda ( o dönem "süper lise" olarak geçerdi) taş çatlasın 200 erkek vardı ve potansiyel sevgilimi 2 yeloz ile daha paylaşmam gerekiyordu ve neticede lise hayatını sevgilisiz geçiren platoniklerden oldum :)

Üniversite yıllarında yine  yok yurtdışındaki kuzenim yok efendim lisedeki kankam ile konuşmak için daha ucuz olduğundan chatleşmeyi  (msnleştiremediklerimizden misiniz?) tercih etmek durumunda kaldım.O zamanlar da dedikodu yapmak, eski sevgiliden dert yanmak, şehirler arası ilişki taktiği vermek gibi gereksiz konularda kullandım bu kanalı.

Okul da bitince bende bir tuhaflık baş göstermeye başladı. MSN'de yazışmak ilk 3 dkdan sonra beni acayip sıkıyor isterse karşımdaki feriştahı olsun, tanıdık olsun, olmasın, iş güç konuşsun, bana  yardımcı olmak için bir bilgi paylaşsın yok, o gereksiz turuncu ışık yandığında benim sinirllerim elektrik teline dönüyor bızıııt bıızzzııtt! MSN kardeşimi gerekmediği taktir de açmaz oldum ki hala  liseden ünvden arkadaşlarım ile buluştuğumuzda  söylenirler " ya sen neden girmiyorsun geçen bir konferans yaptık Hande Amerika o bile katıldı" vs. vs. diye. Yahu msne iş ile ilgili olduğunda yine sabır gösterebiliyorum ama o facebooktaki alttan fırtlayan kibrit kutusu büyüklüğündeki ekran da neyin nesi! yok birine  cevap verirken başkası yazıyor yazılanlar oraya gidiyor hadi anlat bakalım küçük yengene ( en cevval amcamın karısı)  sevdiğin bir kız arkadaşına yazdığın " en nadide yerlerinden öperim"in manasını... Yok annem ben gelemiyorum böyle şeylere eski performansımdan eser yok şimdi ben ki zamanında  10 pencereyi idare ederdim de 11. nerde kaldı diye bakardım şimdi iki kişi aynı anda yazsa telaşlanıyorum  ters bi hareket yapıp sakata geleceğim diye. Hani öyle  pcye yabancı, internete uzak biri de değilim buna rağmen böyle bir fobim oluştu ( uzmanı varsa bu fobik durumumu tek bir kelimede  ....mani, ....fobi olarak belirtmesini istiyorum)

Telefonda da öyle uzun uzadıya mesajlaşamam hele de "dağın arkasından doğan güneşin ışığıyla parlayan yağmur tanesinin düştüğü çiçeğin kokusu ile sarhoş olan kelebeğin kanadındaki rengin hayat verdiği bla bla bla" diye giden  odunumsu romantizmin güncel örneklerini gördüğüm anda imha ediyorum. Hani efekti olsa böcek başı ezme sesi eşliğinde yapmayı çok isterim bu olayı.

Yüz yüze, telefonda sesli iletişimde, mektuplaşmada ( yalan! en son 10 yıl önce yapmıştım)  e-mailleşme de hiçbir sorunum yok yazarım aslanlar gibi konuşurum  hatta nefes almadan konuşurum :))) ama itiraf ediyorum  chatleşmek diye tabir edilen anlık iletileşme iletişme iletişim her ne halt ise yapamıyorum arkadaş zaten aramızdaki iletişimi olumlu tutmaya çalışıyorsanız  sinir kat sayılarıma tavan yaptıran bu ileti kullanmamaya özen göstermeniz gerektiğini acı bir tecrübe sonucu öğrenirsiniz. Ağzınıza tıkılan laf, gediğinize koyulan taş da yanınıza kar kalır.



14 Ocak 2012 Cumartesi

Bir ben eksiktim. Ben de geldim

Kendimce güzel bulduğum blogları takip ederim, ederim ama isim filan da bırakmam hani anonymous anonymous dolanır okur çekilirim. Beğendiğim her yazının ardından " ben de mi yazsam" ile başlayıp " hıı bi sen eksiksin" der vazgeçerdim. Keyif erbabı Giray İpin'in blogunu dün yine ziyaret ettiğimde "hareket vaktidir artıkbu yol  benim de yolumdur" diye kendimi gaza getirip açtım blogumu ki vatana millete eşe dosta düşmana hayırlı olsun, hepsini tek tek yad etmek de boynumun borcu olsun :)
Kendimi ilgi çekecek, komik bir şeyler  yazayım diye kasmayacağım. İlhamiciğim bana uğrar uğramaz buralarda olurum. Şimdilik sizi öperek uğurluyorum :)