Liseye yeni başlamışım, o zamanlar evlerde masa üstü, diz üstü, ekmek arası, cami altı filan bu kadar yaygın değil. Her yer deli gibi internet kafe. Hafta sonları arkadaşlar ile gitmeye başladım bu kahveden bozma yerlere aldı beni bir bilgisayar aşkı ( ki yaş itibari ile her ilgimi çeken şeye aşığım sanıyorum) okul çıkışlarını da internet kafelerde sürterek geçirmeye başladım sonra hastalığım ilerledi okuldan kaçıyorum internet kafeye gideceğim diye... Ne mi yapıyoruz efendim ? valla girdiğimiz chat programlarını ben şu an hatırlamıyorum ( o derece ilgisizleştim) hani icq nevinden birşeyler var yok bir tane "beton" diye kanal var sanki diğer kanalların suyu çıkmış giriyoruz yapacak bir nane de yok sohbet ediyorsun sana ne kadar çok kişi yazarsa ağzın kulaklarına varıyor. Başlarda klavye ile tanışıklığım yeni olduğundan burnumu da tuşlama için kullanılacak pozüsyonda tutuyorum bir harf bulacağım diye, tabii benim gibi maltoşların takıldığı bu yerde aşkını bulanları filan duydukça şevkim git gide arttı pcyi açma kapamayı bilmeyen ben internetin tillahı oldum çıktım. Böyle ergenliğinde verdiği gereksiz yalanlar söylemeler, yok efendim ben sarışınmışım, 25 yaşındaymışım, üstüne üstlük psikologmuşum ( şimdi kendi ebeme saydırarak gülüyorum bunlara) nan şaşkoloz hatun psikolog bu kadar psiko ile neden bedava görüşsün! Hayır o değil neden sonra konuya vakıf olunca anlamaya başladım ki benim gözümde beyaz atlı prens olan " farekusmuğu" rumuzlu vatandaş kafenin diğer köşesinde bir masada oturan, hakikaten ismi ile münhasır benim yaşlarımda bir ekmek kafa! ben ona sarışınım diyorum o bana 1.80im dio ben bildiğin koyu kestane o da bildiğimiz şişe mantarı. Hal böyle olunca soğudum bu yalan dünyadan :))) aklımı başıma devşirdim ve son virajdan kar ederim diye ya bismillah diyerek derslerime okuluma verdim alakamı. hoş 600 kişilik inekler okulumuzda ( o dönem "süper lise" olarak geçerdi) taş çatlasın 200 erkek vardı ve potansiyel sevgilimi 2 yeloz ile daha paylaşmam gerekiyordu ve neticede lise hayatını sevgilisiz geçiren platoniklerden oldum :)
Üniversite yıllarında yine yok yurtdışındaki kuzenim yok efendim lisedeki kankam ile konuşmak için daha ucuz olduğundan chatleşmeyi (msnleştiremediklerimizden misiniz?) tercih etmek durumunda kaldım.O zamanlar da dedikodu yapmak, eski sevgiliden dert yanmak, şehirler arası ilişki taktiği vermek gibi gereksiz konularda kullandım bu kanalı.
Okul da bitince bende bir tuhaflık baş göstermeye başladı. MSN'de yazışmak ilk 3 dkdan sonra beni acayip sıkıyor isterse karşımdaki feriştahı olsun, tanıdık olsun, olmasın, iş güç konuşsun, bana yardımcı olmak için bir bilgi paylaşsın yok, o gereksiz turuncu ışık yandığında benim sinirllerim elektrik teline dönüyor bızıııt bıızzzııtt! MSN kardeşimi gerekmediği taktir de açmaz oldum ki hala liseden ünvden arkadaşlarım ile buluştuğumuzda söylenirler " ya sen neden girmiyorsun geçen bir konferans yaptık Hande Amerika o bile katıldı" vs. vs. diye. Yahu msne iş ile ilgili olduğunda yine sabır gösterebiliyorum ama o facebooktaki alttan fırtlayan kibrit kutusu büyüklüğündeki ekran da neyin nesi! yok birine cevap verirken başkası yazıyor yazılanlar oraya gidiyor hadi anlat bakalım küçük yengene ( en cevval amcamın karısı) sevdiğin bir kız arkadaşına yazdığın " en nadide yerlerinden öperim"in manasını... Yok annem ben gelemiyorum böyle şeylere eski performansımdan eser yok şimdi ben ki zamanında 10 pencereyi idare ederdim de 11. nerde kaldı diye bakardım şimdi iki kişi aynı anda yazsa telaşlanıyorum ters bi hareket yapıp sakata geleceğim diye. Hani öyle pcye yabancı, internete uzak biri de değilim buna rağmen böyle bir fobim oluştu ( uzmanı varsa bu fobik durumumu tek bir kelimede ....mani, ....fobi olarak belirtmesini istiyorum)
Telefonda da öyle uzun uzadıya mesajlaşamam hele de "dağın arkasından doğan güneşin ışığıyla parlayan yağmur tanesinin düştüğü çiçeğin kokusu ile sarhoş olan kelebeğin kanadındaki rengin hayat verdiği bla bla bla" diye giden odunumsu romantizmin güncel örneklerini gördüğüm anda imha ediyorum. Hani efekti olsa böcek başı ezme sesi eşliğinde yapmayı çok isterim bu olayı.
Yüz yüze, telefonda sesli iletişimde, mektuplaşmada ( yalan! en son 10 yıl önce yapmıştım) e-mailleşme de hiçbir sorunum yok yazarım aslanlar gibi konuşurum hatta nefes almadan konuşurum :))) ama itiraf ediyorum chatleşmek diye tabir edilen anlık iletileşme iletişme iletişim her ne halt ise yapamıyorum arkadaş zaten aramızdaki iletişimi olumlu tutmaya çalışıyorsanız sinir kat sayılarıma tavan yaptıran bu ileti kullanmamaya özen göstermeniz gerektiğini acı bir tecrübe sonucu öğrenirsiniz. Ağzınıza tıkılan laf, gediğinize koyulan taş da yanınıza kar kalır.
Blog adresini bir oyun sitesindeki üye bilgilerinde gördüm; bir bakayım ne var dedim.Yazınız çok samimi, sade ve bir döneme tebesümle bakmama sebep oldu. Elinize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkürler :)
YanıtlaSil